Geçen hafta seçim sürecinden bahsettiğimiz arabanın bugün de beklenen incelemesini yapayım istedim.
Öncelikle hem benim izlenimim hem de Borusan Oto İstinye’de edindiğim bilgiler doğrultusunda belirtmem gereken ilk şey: içi çok geniş. Özellikle 2011 model 116i’den sonra bu iç mekan ferahlığı hem benim hem de eşimin başını döndürdü.
İç tasarım ise BMW sadeliğini ve çizgilerini tamamıyla özümsemişti. Aracın içinde otururken tourer veya yerden yüksek başka bir araç olup olmadığı anlaşılmıyor bile.
Kadran, kadran bilgisayarı son derece sade ve okunaklı, her saat ve ışık yoğunluğuna göre renkler baştan tasarlanmış. Ana konsolun kullanımı çok kolay, bana yıllarca karışık gelen çevirmeli tuşlu ana bilgisayar aslında gözüktüğünden daha kolaymış.
Aldığım “Sportline” pakette güzel bir aydınlatma sistemi var, aracın içini klasik BMW turuncusu ile aydınlatmanın dışında beyaz da yapabiliyorum. Spor tonu dedikleri bu beyaz bana çok daha çekici geldi. Sportline’ın avatajı da her zaman daha iyi bel ve sırt desteği veren spor koltuklar tabiki 🙂 Dize boyuna göre ayarlanabilen ön tablaları daha tam çözemedim, ama uzun yolda avantajlı olduğunu duydum.
Dışardan bakınca “minivan”ımsı bir görünümü var, ama temel BMW hatlarının hiçbiri atlanmamış. Önde projeksiyonlu LED farlar ve hafif köşeli hareler keskin ve “kızgın” çizgisini yaratıyor. Motor kapağının açısı hiç alışık olmadığımız derecede düşük olduğundan direksiyon başından burnu gözükmeyen BMW ile tanışmış olduk.
Arabanın arkasındaysa klasik L stoplar var. LED aydınlatmaları ve yumuşak dönüşleri ile arabaya arkadan da spor bir görünüm katıyor. Açıkçası muadili araçlar (başta Mercedes B Serisi) aynı sportif havayı yakalayamazken, özellikle bazı ufak dokunuşlarla bu havayı BMW oluşturmayı iyi biliyor.
Bir önceki yazımda belirttiğim gibi 3 silindirli motor daha önceden kullandığım 6 silindirli BMW motorlarının sesini anımsatmıştı. Yola da bu atikliğini verince o şirin “minivan” görüntüsü ufuk çizgisinde kayboluyor 🙂